23 Kasım 2016 Çarşamba

gözlerimin rengini bilemeyecek.
ya da hep lacivert veya gri zannedecek, çünkü onu hep akşam ve geceleri görüyorum.

benimle hayatının bütün gereksiz-dolu ayrıntısını paylaşıyor. bense düştüğüm duygusal boşluktan çıkmaya gayret gösteriyorum.

dün biri denize işedi, dedim ki keşke benim de pipim olsa da denize böyle işeme lüksüm olsa.
her neyse, sarhoşluğuma sığınıyorum. aklımdan onu öpmeyi geçirdim onunla paylaştığım güzel saatlerde. öptüm, çok şükür sarhoştum.

ve gözlerim bazen mavi, turkuaz, yeşil. bazense lacivert, gri.. ona gri hallerim denk geliyor.

1 Kasım 2016 Salı


şimdi kendimi bir cumartesi öğleden sonrası gibi
hissediyorum. ah erzurum'un alaca soğuğu! ah kalbimin beklemediği! fotoğraf kadar ayrık bir mavideyim, ellerim ne kadar çok üşümüştü bu pozu çekerken. yanımda olsa öperdi ısıtırdı belki ellerimi..

ne kadar başına buyruk biridir O sayın okur  bir bilsen. hadi ben gidiyorum diyebilecek kadar da başına buyruk. ki lanet olsun ben de öyleyim! bu kadar benzemeseydik ya birbirimize. bu kadar aynı olmasaydık keşke. sabahın köründe uyandım, o da öyle. neden diye soruyoruz birbirimize, nedir bu yetişme telaşı ve aceleci olma gayesi.

sevdiğim bir şey yok dedi. olağandır dedim, bozkırın ortasında insan neyi sevsin. sonra afalladım sayın okur bir insanın nasıl sevdiği bir şey olmaz? ben her sabah zeytine aşkımı ilan ediyorum. üstelik yeşilin hatrı kalır diyerek siyahı da seviyorum.

bir insanın nasıl sevdiği bir şey olmaz? beni de mi sevmeyeceksin be adam?

bihaber yaşıyoruz. O bana diyarbakır kadar uzak ben O'na bir izmir kadar. O hiçbir şeyi sevmiyor, ben O'nu seviyorum.